Alt yazı :
20.yüzyılda öğrendiğimiz en devrimsel şeylerden birisi, zamanın sabit olmamasıydı.Sana (veya evrendeki herhangi bir şeye) göre zamanın akışı farklıdır. Bu akış, ne kadar hızlı hareket ettiğine ve ne kadar hızlandığına bağlıdır.Yani: Ne kadar hareket ederseniz, zaman o kadar yavaş geçer.Bu olgu sayısız kez deneysel olarak onaylanmıştır – hızlı hareket eden müonların daha uzun sürede bozunması, hareketli ışık kaynağının düşük frekanslı olması gibi.Ama zamanın göreliliği ilk bakışta biraz çelişkili gözükebilir.Farzedelim ki, biz birbirimizin yanından uçarak geçiyoruz. Benim perspektifimden, sen hızlı hareket ediyorsun gibi gözükür. (ve zaman senin için daha yavaş geçmelidir) ama senin perspektifinden ise, ben hareket ediyorum gibi gözükür(ve zaman benim için yavaş akmalıdır) İkimizinde diğerinin zamanının daha yavaş geçtiğini düşünmesi delice gözüküyor.Gerçekte birisinin zamanı daha yavaş geçmeli, değil mi?
Aslında, hayır. Zürafama bir göz atın.3 metre uzunluğunda.Ve senin de zürafan sana göre 3 metre uzunluğunda.Ama sen bana göre dönmüşsün, yani sen benim zürafamı sadece 2 metre olarak ölçersin.Yani ikimizde diğerinin yüksekliği daha uzun olarak ölçtüğünü düşünüyoruz. Ama bu bir çelişki değil.Biz sadece yüksekliği ve eni birbirimize göre döndürdük.Ve benzer bir şekilde; sen hızını değiştirince zamanın yönünü döndürüyorsun.Bunun nedenini anlattığım başka bir videom var. Ama yaklaşık olarak şöyle bir şey: Her geçen saniye sola hareket edersem, saatim şöyle tikler *zaman şöyle akar demek istemiş.Ve eğer her geçen saniye sen sağa hareket edersen, senin saatin de şöyle tikler. O zaman benim saatimde 3 saniye geçmişken, sana göre ölçtüğümde sadece 2 saniye geçmiş olduğunu ölçeceksin. Ve senin saatinde 3 saniye geçtiğinde, bana göre ölçtüğünde sadece 2 saniye geçmiş olduğunu ölçeceksin.Yani ikimizde diğerinin zamanı daha kısa olarak ölçtüğünü düşünüyoruz. Ama bu bir çelişki değil.Bu sadece zaman döndürüldüğünde nasıl davranışı ile ilgili. Bu sadece zamanın akışını değil, ayrıca “aynı zaman” kavramımızı da etkiler.yine de, hala cevaplanmamış bir soru var: Ya ben Dünya’da kalsaydım ve sen uzaya çıkıp, geri dönseydin İkimizden biri daha mı çok yaşlanırdı, yoksa ikimiz de diğeri daha yaşlanıyor dememize rağmen aynı miktarda mı yaşlanırdık. Bu muammaya İkizler Paradoksu denir, sonraki videomda bunun çözümünü açıklayacağım. Ama bu esnada, siz de zamanı döndürerek neden “İkizler Paradoksu”nun paradoks olmadığını açıklayabilir misiniz?
Kuantum Mekaniği, Genel Relativite Teorisinin somut bir sonucudur. Bilindiği gibi Genel Relativite Teorisinde,
‘Büyük kütleli uzay cisimlerindeki saatler, küçük kütleli uzay cisimlerindeki saatlere göre geri kalırlar.’ (Gravitasyon
alanlarındaki farktan dolayı) . Buna göre, jüpiterdeki bir saat, dünyadaki bir saate göre geri kalacaktır. Dünyadaki bir saat,
ay’daki bir saate göre geri kalacaktır. Ay’daki bir saat ise, küçük kütleli bir meteordaki saate göre geri kalacaktır.’ Bunun doğruluğu
bugüne kadar çeşitli deneylerle kanıtlanmıştır. Genel Relativite Teorisi’nin sonucudur. Teori burada sonlandırıldığı için, bilim insanları bu sonucu, (kütle -zaman) ilişkisini soyut olarak algılamışlardır.
Oysa, zamanı etkileyen bu uzay kütleleri, kendileride zamandan somut olarak etkileneceklerdir. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için ,Genel
Relativite Teorisini şöyle devam ettirebiliriz.
‘Küçük kütleli bir meteordaki saat, Alfa taneciğindeki bir saate göre geri kalır. Alfa taneciğindeki bir saat, Beta taneciğindeki bir saate göre geri kalır. Beta taneciğindeki bir saat, x ışınındaki bir saate göre geri kalır. X ışınındaki bir saat, Gamma ışınındaki bir saate göre geri kalır.
Büyük kütleli uzay cisimlerinin ömürleri, yani kütleden enerjiye, enerjiden kütleye dönüşme süreleri çok uzundur. Bunu gözlemlememiz çok zordur. Çünkü, web sitemden (www.timeflow.org) görüleceği üzere, 1 kg kütlenin uzaydaki ömrü 9.10^16 s ye, yani 2,851,927,903.26 yıldır.
Fakat, çok küçük kütlelere sahip uzaydaki serbest parçaçıklarda bu, periodlar olarak gözlemlenmekte , kütleden enerjiye, enerjiden kütleye
dönüşümler okadar kısa zamanlarda olmaktadır. Bu durum Kuantum Mekaniğini doğurmaktadır. (Dalga-Tanecik ikilemi) Bu, Genel Relativite Teorisinin kaçınılmaz somut bir sonucudur. Fizikçi Richard Feynman ‘Fizik Yasaları Üzerine’ adlı kitabında Kuantum Mekaniği ile ilgili olarak
talebelerine, ‘Buna karşın, kuantum mekaniğini kimsenin anlamadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Küçük parçacıklar farklı davranırlar dalga-tanecik ikilemi olarak. Eğer yapabilirseniz, kendinize sürekli ‘ama bu nasıl olabilir?’ diye sormayın, çünkü çabanız boşunadır. Şimdiye kadar
hiç kimsenin kurtulamadığı bir çıkmaz sokağa girersiniz. Bunun neden böyle olabildiğini hiç kimse bilmiyor. Buna kuantum mekaniksel bir davranış biçimi diyebiliriz.’ S/151. Demektedir. Halbuki bu, dalga ve tanecik ikileminin nedeni, yukarıda bahsemiş olduğum üzere, Kuantum Teorisi, Genel Relativite Teorisinin somut bir sonucudur. Bu durum Einstein’in ‘Tanrı zar atmaz’ sözünü doğrulamaktadır.
Eğer, ‘Hız=Yol/Zaman’ formülü bilinmeseydi, hızı anlatabilmek için, eğer hızlı gitmişsek,’yol hızlandı ya da yol daraldı’ ifadelerini kullanacaktık. Eğer yavaş gitmişsek ‘yol yavaşladı ya da yol genişledi’ ifadelerini kullanacaktık. Bugün, zaman konusundaki ‘zamanın hızlanması ya da zamanın daralması’ ve ‘zamanın yavaşlaması ya da zamanın genişlemesi’ ifadeleri ‘Zaman Akışı=Zaman/Enerji’ formülünün bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Burada, yavaşlayan ya da hızlanan, daralan ya da genişleyen zaman değildir. ‘Zaman Akışı’ hızlanır ya da yavaşlar. Tıpkı hız gibi.
Konu,web sitemde geniş olarak açıklanmıştır. Web sitem, Moskova Devlet Üniversitesi’ndeki, Zamanın Doğasını Araştırma Enstitüsü’nün
web sitesi olan, ‘www.chronos.msu.ru/old/rweblinks.html’ mevcuttur. Ayrıca, Fransız Bilim İnsanı, Jean De Climont’un 2012 yılı yayını olan, ‘The Worldwide List of dissident Scientists’ adlı eserindeki ‘K’ indeksinde, ‘http://editionsassailly.com/liste_diss_alpha/climont%20full%20list%20K%20htm.htm’ makalelerim ve web sitem yeralmaktadır. Yine yayınlanan üç makalem vidainstitute.org/?page_id=656 Vida Institute sayfasındadır.